Aylin
New member
[color=] Elektrik Trafosuna Yıldırım Düşerse Ne Olur? Kuru Bir Teknik Sorudan Fazlası [/color]
Şunu peşin peşin söyleyeyim: “Trafoya yıldırım düştü, ne yapalım olur böyle şeyler” cümlesi, konuyu geçiştiren bir bahane. Yıldırım, trafonun üstüne denk geldiğinde ortaya çıkan tablo yalnızca bir kıvılcım ve duman meselesi değildir; altyapı kalitesi, işletme kültürü, insan güvenliği, hatta iklim ve kentleşme politikalarıyla iç içe bir stres testidir. Bu başlıkta kalkan tozun altına bakalım; hem mühendislik tarafının stratejik çözüm ihtiyacını, hem de insan hikâyelerinin görünür kıldığı kırılganlıkları birlikte masaya yatıralım. Tartışmaya açığım; farklı düşünenlerin sesini özellikle duymak istiyorum.
---
[color=] Yıldırım Trafoya Çarptığında Gerçekte Ne Olur? [/color]
“Patladı!” diye izlediğimiz videoları unutun; çoğu zaman olan, aşırı gerilim dalgasının trafonun izolasyon sınırını zorlamasıdır. Yıldırım iki şekilde etkiler: (1) Doğrudan darbe: Trafo bushing’ine veya yakın bir noktaya çakar, tank/izolatör üzerinden toprağa akmak ister. (2) Yakın darbe/indüksiyon: Hattın üzerine aşırı gerilim dalgası bindirir. İyi bir kurgu varsa, yıldırım tutucular (MOV esaslı parafudrlar) darbenin enerjisini toprağa boşaltır; kademeli yalıtım koordinasyonu BIL (Basic Insulation Level) sınırları içinde kalır. Ancak koordinasyon zayıfsa tablo değişir:
- İzolatör yüzeyinde “flashover” (yüzey atlaması) olur, ark oluşur, sigorta keser ama ark etrafında ısı ve karbon izi kalır.
- Yağlı trafolarda içte ark, yağın parçalanmasına ve gaz oluşumuna yol açar; Buchholz rölesi gazı hisseder, korumayı devreye sokar.
- Basınç yükselirse emniyet kapağı açar; nadiren tank yırtılması ve yangın riski doğar.
- Topraklama ızgarası kötü ise akım daha yüksek temas/adiyabatik ısı oluşturur; çevrede “adım gerilimi” ve “dokunma gerilimi” kaynaklı insan/hayvan riski artar.
“Trafo patladı, bitti” kolay anlatıdır; gerçek ise, koruma zincirinizin nerede koptuğudur.
---
[color=] Zayıf Halkalar: Koruma Zincirinin Gerçek Açıkları [/color]
Yıldırıma dayanıklılık bir ürün özelliği değil, bir sistem disiplinidir. En çok aksayan yerler:
- Yanlış seçilmiş/eskimiş parafudr: MCOV değeri hat gerilim profilinize uymuyorsa ya erken yaşlanır ya da darbeyi üstüne alamaz. Parafudr yaşlanması sessizdir; “çalışıyor sanırız”, oysa artık enerji alamıyordur.
- Topraklama direnci yüksek: Kuru mevsimlerde toprak özgül direnci artar; yeterince yayılım elektrodu (ring, radial, derin çubuk) yoksa enerji bir noktaya yığılır, atlama olasılığı artar.
- Yalıtım koordinasyonu kopuk: Bushing, trafo sargısı ve trafoya gelen hatın BIL’leri uyumsuzsa, darbe en zayıf halkayı seçer.
- Kirlilik/kaçak yollar: İzolatör yüzeyleri kirli-nemli olduğunda yüzey kaçak akımları kritik hale gelir; özellikle kıyı/çimento tozu bölgelerinde.
- Yanlış gölgeleme/koruyucu tel geometrisi: Üstten koruma teli (shield wire) ve koruma açısı, trafoyu “gölge” içinde tutmazsa darbe doğrudan ekipmana iner.
Bunlar “nadir istisna” değil; çoğu yerde bakım ve yatırım önceliği düşük olduğu için tekrarlayan kusurlar.
---
[color=] Tartışmalı Noktalar: “Mücbir Sebep” Masalı ve Görünmeyen Bedeller [/color]
Evet, yıldırım doğa olayıdır; hayır, her hasar “kader” değildir. İşletmeler sıklıkla “mücbir sebep”e sığınır; oysa istatistiksel yıldırım yoğunluğu (isokeraunik seviye), hat uzunluğu, bağlantı noktası sayısı bilinir ve “yıldırım performansı” metrikleriyle (hat başına yıllık atlama sayısı, kesinti süresi, parafudr çalışması) yönetilebilir. “Kesici açtı, geri kapadık” bir başarı öyküsü değildir; evindeki solunum cihazına elektrik bağlamış birinin 30 saniyelik kesintiyle yaşadığı dehşetin adı sistem başarısızlığıdır.
Madalyonun öteki yüzü de var: Belediyeler çatı paratoneri standartlarını kâğıt üzerinde uygular; ama besleme tarafında SPD (A-B-C sınıfı darbe korumaları) eksiktir. Sanayi tesisleri, ana panoda SPD kullanır, tali panoları boş bırakır; sonra PLC kartları yanınca “trafo suçlu” deriz. Sorumluluk dağıtılır, kimse sorumluluk almaz.
---
[color=] Stratejik ve Empatik Bakışları Dengelemek [/color]
Toplumsal tartışmalarda sık atfedilen eğilimlerden yola çıkarak —elbette bireysel farklılıklar saklı kalmak kaydıyla— iki yararlı mercek öneriyorum:
- Stratejik/Problem Çözme Merceği (sıklıkla erkek yaklaşımlarına atfedilir):
Hata ağacıyla başla: Yıldırım → aşırı gerilim → atlama → ekipman hasarı → kesinti. Her okta azaltım (mitigation) tanımla: BIL koordinasyonu, doğru MCOV’lu parafudr, düşük topraklama direnci, koruyucu tel geometri optimizasyonu, otomatik yeniden kapama profilleri, bölgesel sekizasyon (recloser/sektioner) ve SCADA destekli hızlı izole etme. “Kaç kez koptu, nerede koptu, ne kadar sürdü?” diye ölç; yönetemediğini ölçemezsin.
- Empatik/İnsan Odaklı Mercek (sıklıkla kadın yaklaşımlarına atfedilir):
Kesintinin kime, ne zamanda, ne bedelle geldiğini sor: Hastası olan ev, gece yarısı sokakta kalan mahalle, kesintiyle duran asansördeki kişi, gıda soğuk zinciri, uzaktan eğitim sınavı, saha ekibinin güvenliği. Bildirim şeffaflığı (öncesi/olay anı/sonrası), “zayıf kullanıcı” haritalaması, mahalle bazlı dayanışma planı (mobil jeneratör noktaları), ekip güvenliği için adım gerilimi eğitimleri. İnsan hikâyesini görünür kılmadan çözüm uzun ömürlü olmaz.
Kavga etmek yerine bu iki merceği aynı çerçeveye oturtalım: Mühendislik mükemmellikleri, insanlar için vardır.
---
[color=] İklim, Kentleşme ve Yeni Risk Topografyası [/color]
Yıldırım istatistikleri durağan değil; sıcaklık ve nem rejimlerindeki değişimler, bazı bölgelerde yıldırım yoğunluğunu artırıyor. Dikey mimari ve çatı üstü GES (güneş) yaygınlaştıkça, binalar elektriksel olarak daha “toplayıcı” haline geliyor; doğru bağlanmamış DC/AC taraf SPD’leri, yıldırımın yan ürünleriyle (indüklenen darbe) ev içi/işyeri cihazlarını hedefe çeviriyor. Mikroşebekeler ve depolama sistemleri artarken koruma felsefesini de güncellemek şart: Yalnızca şebeke tarafını değil, kullanıcı tarafının aktif-elektronik doğasını da hesaba katmayan koruma, sürdürülebilir değil.
---
[color=] Pratik Çerçeve: Üç Katmanlı Savunma [/color]
1. Yakalama (Capture): Koruyucu tel/paratoner geometrisi, uygun yakalama açısı; iletken güzergâhların minimum loop alanı; hat girişinde sınıf I SPD.
2. Kaçış (Divert): Doğru sınıf ve MCOV seçilmiş parafudrların yeterli sayıda ve doğru konumlandırılması; kısa, geniş kesitli, keskin dönüşsüz topraklama iletkenleri; topraklama ızgarası direncinin sahada ölçüm ve iyileştirmesi (ring + derin çubuk + toprak iyileştirici).
3. İyileşme (Recover): Bölgesel sekizasyon ve otomatik yeniden besleme; kritik tüketiciler için kesintisiz güç sistemi/yerel jeneratör; hızlı olay sonrası analiz (DGA, parafudr durum raporu), şeffaf kullanıcı bilgilendirmesi.
Her katmanda eksik bir halka, “şans”a teslimiyettir.
---
[color=] Provokatif Sorular: Hararetli Bir Tartışma Başlatalım [/color]
- Yıldırım kaynaklı kesintiler için dağıtım şirketleri mahalle bazlı “performans puanı” yayınlamak zorunda olmalı mı? Süre/tekrar sayısı sınırını aşanlar için otomatik tazminat şart mı?
- Kamu binaları ve apartmanlarda ana pano SPD’si olmadan iskân verilmemesi gerektiğini savunur musunuz? Peki tali panolarda zorunluluk?
- Doğal ester yağlı trafolar (yangın ve çevre güvenliği açısından) mineral yağa kıyasla standart olmalı mı? Maliyet artışını kim üstlenmeli?
- Topraklama direnç ölçümleri yılda bir yapılmadıkça cezai yaptırım uygulanmalı mı? Bu denetimi kim, nasıl bağımsız yapacak?
- SCADA’sız, kesinti verisini yayınlamayan bir işletme lisansını korumayı hak eder mi?
- Ev kullanıcıları için sınıf I-II-III SPD desteği (teşvik/indirim) sosyal politika başlığına alınmalı mı?
---
[color=] Sonuç: Yıldırım Bahane, Sistem Gerçek [/color]
Trafoya yıldırım düştüğünde olan şey yalnızca bir “patlama videosu” değil; tasarım, işletme ve toplumsal sorumluluğun turnusol kâğıdıdır. Teknik tarafta strateji ve problem çözme, insani tarafta empati ve güvenlik kültürü birbirini tamamladığında, hasar istisna olur; aksi halde “mücbir” masalını tekrarlarız. Şimdi söz sizde: Kendi mahallenizde, fabrikanızda, okulunuzda bu zincirin hangi halkası zayıf? Hangi somut adımı yarın atmalı, hangisini topluca talep etmeliyiz? Tartışmayı cesurca büyütelim; çünkü yıldırımın hedefi şansla değil, akılla değişir.
Şunu peşin peşin söyleyeyim: “Trafoya yıldırım düştü, ne yapalım olur böyle şeyler” cümlesi, konuyu geçiştiren bir bahane. Yıldırım, trafonun üstüne denk geldiğinde ortaya çıkan tablo yalnızca bir kıvılcım ve duman meselesi değildir; altyapı kalitesi, işletme kültürü, insan güvenliği, hatta iklim ve kentleşme politikalarıyla iç içe bir stres testidir. Bu başlıkta kalkan tozun altına bakalım; hem mühendislik tarafının stratejik çözüm ihtiyacını, hem de insan hikâyelerinin görünür kıldığı kırılganlıkları birlikte masaya yatıralım. Tartışmaya açığım; farklı düşünenlerin sesini özellikle duymak istiyorum.
---
[color=] Yıldırım Trafoya Çarptığında Gerçekte Ne Olur? [/color]
“Patladı!” diye izlediğimiz videoları unutun; çoğu zaman olan, aşırı gerilim dalgasının trafonun izolasyon sınırını zorlamasıdır. Yıldırım iki şekilde etkiler: (1) Doğrudan darbe: Trafo bushing’ine veya yakın bir noktaya çakar, tank/izolatör üzerinden toprağa akmak ister. (2) Yakın darbe/indüksiyon: Hattın üzerine aşırı gerilim dalgası bindirir. İyi bir kurgu varsa, yıldırım tutucular (MOV esaslı parafudrlar) darbenin enerjisini toprağa boşaltır; kademeli yalıtım koordinasyonu BIL (Basic Insulation Level) sınırları içinde kalır. Ancak koordinasyon zayıfsa tablo değişir:
- İzolatör yüzeyinde “flashover” (yüzey atlaması) olur, ark oluşur, sigorta keser ama ark etrafında ısı ve karbon izi kalır.
- Yağlı trafolarda içte ark, yağın parçalanmasına ve gaz oluşumuna yol açar; Buchholz rölesi gazı hisseder, korumayı devreye sokar.
- Basınç yükselirse emniyet kapağı açar; nadiren tank yırtılması ve yangın riski doğar.
- Topraklama ızgarası kötü ise akım daha yüksek temas/adiyabatik ısı oluşturur; çevrede “adım gerilimi” ve “dokunma gerilimi” kaynaklı insan/hayvan riski artar.
“Trafo patladı, bitti” kolay anlatıdır; gerçek ise, koruma zincirinizin nerede koptuğudur.
---
[color=] Zayıf Halkalar: Koruma Zincirinin Gerçek Açıkları [/color]
Yıldırıma dayanıklılık bir ürün özelliği değil, bir sistem disiplinidir. En çok aksayan yerler:
- Yanlış seçilmiş/eskimiş parafudr: MCOV değeri hat gerilim profilinize uymuyorsa ya erken yaşlanır ya da darbeyi üstüne alamaz. Parafudr yaşlanması sessizdir; “çalışıyor sanırız”, oysa artık enerji alamıyordur.
- Topraklama direnci yüksek: Kuru mevsimlerde toprak özgül direnci artar; yeterince yayılım elektrodu (ring, radial, derin çubuk) yoksa enerji bir noktaya yığılır, atlama olasılığı artar.
- Yalıtım koordinasyonu kopuk: Bushing, trafo sargısı ve trafoya gelen hatın BIL’leri uyumsuzsa, darbe en zayıf halkayı seçer.
- Kirlilik/kaçak yollar: İzolatör yüzeyleri kirli-nemli olduğunda yüzey kaçak akımları kritik hale gelir; özellikle kıyı/çimento tozu bölgelerinde.
- Yanlış gölgeleme/koruyucu tel geometrisi: Üstten koruma teli (shield wire) ve koruma açısı, trafoyu “gölge” içinde tutmazsa darbe doğrudan ekipmana iner.
Bunlar “nadir istisna” değil; çoğu yerde bakım ve yatırım önceliği düşük olduğu için tekrarlayan kusurlar.
---
[color=] Tartışmalı Noktalar: “Mücbir Sebep” Masalı ve Görünmeyen Bedeller [/color]
Evet, yıldırım doğa olayıdır; hayır, her hasar “kader” değildir. İşletmeler sıklıkla “mücbir sebep”e sığınır; oysa istatistiksel yıldırım yoğunluğu (isokeraunik seviye), hat uzunluğu, bağlantı noktası sayısı bilinir ve “yıldırım performansı” metrikleriyle (hat başına yıllık atlama sayısı, kesinti süresi, parafudr çalışması) yönetilebilir. “Kesici açtı, geri kapadık” bir başarı öyküsü değildir; evindeki solunum cihazına elektrik bağlamış birinin 30 saniyelik kesintiyle yaşadığı dehşetin adı sistem başarısızlığıdır.
Madalyonun öteki yüzü de var: Belediyeler çatı paratoneri standartlarını kâğıt üzerinde uygular; ama besleme tarafında SPD (A-B-C sınıfı darbe korumaları) eksiktir. Sanayi tesisleri, ana panoda SPD kullanır, tali panoları boş bırakır; sonra PLC kartları yanınca “trafo suçlu” deriz. Sorumluluk dağıtılır, kimse sorumluluk almaz.
---
[color=] Stratejik ve Empatik Bakışları Dengelemek [/color]
Toplumsal tartışmalarda sık atfedilen eğilimlerden yola çıkarak —elbette bireysel farklılıklar saklı kalmak kaydıyla— iki yararlı mercek öneriyorum:
- Stratejik/Problem Çözme Merceği (sıklıkla erkek yaklaşımlarına atfedilir):
Hata ağacıyla başla: Yıldırım → aşırı gerilim → atlama → ekipman hasarı → kesinti. Her okta azaltım (mitigation) tanımla: BIL koordinasyonu, doğru MCOV’lu parafudr, düşük topraklama direnci, koruyucu tel geometri optimizasyonu, otomatik yeniden kapama profilleri, bölgesel sekizasyon (recloser/sektioner) ve SCADA destekli hızlı izole etme. “Kaç kez koptu, nerede koptu, ne kadar sürdü?” diye ölç; yönetemediğini ölçemezsin.
- Empatik/İnsan Odaklı Mercek (sıklıkla kadın yaklaşımlarına atfedilir):
Kesintinin kime, ne zamanda, ne bedelle geldiğini sor: Hastası olan ev, gece yarısı sokakta kalan mahalle, kesintiyle duran asansördeki kişi, gıda soğuk zinciri, uzaktan eğitim sınavı, saha ekibinin güvenliği. Bildirim şeffaflığı (öncesi/olay anı/sonrası), “zayıf kullanıcı” haritalaması, mahalle bazlı dayanışma planı (mobil jeneratör noktaları), ekip güvenliği için adım gerilimi eğitimleri. İnsan hikâyesini görünür kılmadan çözüm uzun ömürlü olmaz.
Kavga etmek yerine bu iki merceği aynı çerçeveye oturtalım: Mühendislik mükemmellikleri, insanlar için vardır.
---
[color=] İklim, Kentleşme ve Yeni Risk Topografyası [/color]
Yıldırım istatistikleri durağan değil; sıcaklık ve nem rejimlerindeki değişimler, bazı bölgelerde yıldırım yoğunluğunu artırıyor. Dikey mimari ve çatı üstü GES (güneş) yaygınlaştıkça, binalar elektriksel olarak daha “toplayıcı” haline geliyor; doğru bağlanmamış DC/AC taraf SPD’leri, yıldırımın yan ürünleriyle (indüklenen darbe) ev içi/işyeri cihazlarını hedefe çeviriyor. Mikroşebekeler ve depolama sistemleri artarken koruma felsefesini de güncellemek şart: Yalnızca şebeke tarafını değil, kullanıcı tarafının aktif-elektronik doğasını da hesaba katmayan koruma, sürdürülebilir değil.
---
[color=] Pratik Çerçeve: Üç Katmanlı Savunma [/color]
1. Yakalama (Capture): Koruyucu tel/paratoner geometrisi, uygun yakalama açısı; iletken güzergâhların minimum loop alanı; hat girişinde sınıf I SPD.
2. Kaçış (Divert): Doğru sınıf ve MCOV seçilmiş parafudrların yeterli sayıda ve doğru konumlandırılması; kısa, geniş kesitli, keskin dönüşsüz topraklama iletkenleri; topraklama ızgarası direncinin sahada ölçüm ve iyileştirmesi (ring + derin çubuk + toprak iyileştirici).
3. İyileşme (Recover): Bölgesel sekizasyon ve otomatik yeniden besleme; kritik tüketiciler için kesintisiz güç sistemi/yerel jeneratör; hızlı olay sonrası analiz (DGA, parafudr durum raporu), şeffaf kullanıcı bilgilendirmesi.
Her katmanda eksik bir halka, “şans”a teslimiyettir.
---
[color=] Provokatif Sorular: Hararetli Bir Tartışma Başlatalım [/color]
- Yıldırım kaynaklı kesintiler için dağıtım şirketleri mahalle bazlı “performans puanı” yayınlamak zorunda olmalı mı? Süre/tekrar sayısı sınırını aşanlar için otomatik tazminat şart mı?
- Kamu binaları ve apartmanlarda ana pano SPD’si olmadan iskân verilmemesi gerektiğini savunur musunuz? Peki tali panolarda zorunluluk?
- Doğal ester yağlı trafolar (yangın ve çevre güvenliği açısından) mineral yağa kıyasla standart olmalı mı? Maliyet artışını kim üstlenmeli?
- Topraklama direnç ölçümleri yılda bir yapılmadıkça cezai yaptırım uygulanmalı mı? Bu denetimi kim, nasıl bağımsız yapacak?
- SCADA’sız, kesinti verisini yayınlamayan bir işletme lisansını korumayı hak eder mi?
- Ev kullanıcıları için sınıf I-II-III SPD desteği (teşvik/indirim) sosyal politika başlığına alınmalı mı?
---
[color=] Sonuç: Yıldırım Bahane, Sistem Gerçek [/color]
Trafoya yıldırım düştüğünde olan şey yalnızca bir “patlama videosu” değil; tasarım, işletme ve toplumsal sorumluluğun turnusol kâğıdıdır. Teknik tarafta strateji ve problem çözme, insani tarafta empati ve güvenlik kültürü birbirini tamamladığında, hasar istisna olur; aksi halde “mücbir” masalını tekrarlarız. Şimdi söz sizde: Kendi mahallenizde, fabrikanızda, okulunuzda bu zincirin hangi halkası zayıf? Hangi somut adımı yarın atmalı, hangisini topluca talep etmeliyiz? Tartışmayı cesurca büyütelim; çünkü yıldırımın hedefi şansla değil, akılla değişir.